Bakan Tunç’tan önemli açıklamalar: Burası DGM’de yargılandığım yer

• Haber7

Adalet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı işbirliğinde, Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Yerleşkesi’nde düzenlenen Adalet ve Medya Bağı Paneli‘nde konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Yargı Islahatı Strateji Evrakı hazırlığının son etabında olduklarını ve bu evrede bu panelde konuşma yapacak medya mensuplarının katkılar sunacağını belirtti.

Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk ve Haber7 Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli‘nin de ortalarında bulunduğu ana akım medya temsilcilerinin katıldığı panelde, Bakan Tunç, medya ve adalet alakasının ehemmiyetine dikkat çekti. Tunç, Yargı Islahatı Strateji Evrakı hazırlığının son evresinde olduklarını belirterek, medya mensuplarının bu sürece katkı sunacağına inandığını söyledi.

YARGIYA İNANCIN ZEDELENMEMESİ GEREKİYOR

Bakan Tunç, yargı mensupları ve medya çalışanlarının toplumu bilgilendirme ve adaleti muhafaza konusundaki ehemmiyetini vurguladı. Tunç, “Vatandaşlarımızın yargıya inancının zedelenmesi, devlete olan inancının da yitirilmesine neden oluyor. O nedenle daima birlikte bir kamu hizmeti yapıyoruz. Daima birlikte yargı mensuplarımız da medya mensuplarımız da çok büyük kritik vazife ifa ediyorlar. Bu kritik misyonu ifa ederken de adaletle medya bağını vakit zaman masaya yatırmamız gerekiyor.” dedi.

SOSYAL MEDYADAKİ PALAVRALAR OLUMSUZ ALGIYA NEDEN OLUYOR

Tunç, toplumsal medyada yanlış bilgilerin süratle yayılmasının adalet sistemine ziyan verdiğini belirtti. Ordu’da Ceren Özdemir’i öldüren sanığın yüksek güvenlikli cezaevinde olduğunu anımsatan Tunç, “Bir gazetecinin sanığın açık cezaevine çıktığı istikametindeki paylaşımı, toplumsal medyada adalete karşı olumsuz bir algı oluşmasına neden oldu. Fakat sanık hala yüksek güvenlikli cezaevinde cezasını çekiyor.” diyerek dezenformasyonun tehlikelerini gözler önüne serdi.

Yılda 12 milyon karar verildiğini tabir eden Tunç, “Bu 12 milyon karardan milyonlarcası yanlışsız karar, lakin içlerinde birkaç tane olumsuz karar maalesef 25 bin yargıcımızın vazife yaptığı bir sistemin tamamının eleştirilmesine de yol açıyor. Gerçek bilgiyse, sahiden haklı bir eleştiriyse başımızın üstünde yeri var.” dedi.

“BURADA 25 YIL EVVEL YARGILANDIM, ŞİMDİ ADALET BAKANI OLARAK BURADAYIM”

Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Yerleşkesi’nin bulunduğu yerin, kendisinin de 25 yıl evvel başörtüsü özgürlüğü savunuculuğu nedeniyle yargılandığı Devlet Güvenlik Mahkemesi binası olduğunu belirten Tunç, şu sözlerde bulundu: 

“Burası Devlet Güvenlik Mahkemesi’ydi. Nereden nereye geldiğimizin, ülkemizin yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşması konusunda nasıl uzaklık aldığımızın bir göstergesi. Devlet Güvenlik Mahkemeleri vardı bundan 25 yıl evvel. Başörtüsüne özgürlüğü savunduğumuz için genç bir avukat olarak hakkımızda iddianame düzenlenmişti. Başörtüsüne özgürlük diye bir imzadan ötürü bir iddianameyle karşı karşıya kalmıştık ve burada yargılanmıştık. Burada, duruşmada karşımızda bir askeri hakim ve 2-3 üyeyle bir arada tabirimizi almışlardı. Bugün o yerde bir eğitim yuvası olarak ülkemizin geleceğine imza atacak, Türkiye Yüzyılı’nı inşa edecek gençlerin eğitim gördüğü bir yuvada bu sefer sanık olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin Adalet Bakanı olarak, sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti belirtmek istiyorum.”

15 TEMMUZ’DA TÜRK YARGISI VERDİĞİ İMTİHAN TAKDİRE ŞAYAN

Türk yargısının geçmişte darbe periyotlarında darbecilerin yanında yer aldığını, lakin 15 Temmuz sonrası milletle birlikte vesayetçi anlayışa karşı büyük bir imtihan verdiğini belirten Tunç, “Türk yargısı, maalesef vesayetçi anlayışın art bahçesi olarak misyon yaptığı yıllarda maalesef hukuk sistemimize çok ziyanlar vermişti. Fakat onlar artık geride kaldı. 15 Temmuz’da verdiği imtihan hakikaten takdire şayandı ve vesayetçi anlayışla milletiyle bir arada uğraş etmeyi başardı. Büyük bir imtihan verdi. Yeniden Türk medyası da birebir biçimde.” sözünde bulundu.

FİLİSTİN’DE GERÇEKLERİ YANSITAN TÜRK MEDYASINA ÖVGÜ

Uluslararası medyanın Filistin’deki çocukların ve bayanların katledilmesine duyarsız kaldığını belirten Tunç, Türk medyasının ise Gazze, İsrail ve Lübnan’dan halkın gerçekleri öğrenmesi için yayın yaptığını tabir etti. Tunç, “Türk medyasına baktığımız zaman, Anadolu Ajansı ve öbür özel televizyon kuruluşları muhabirleri, Gazze’den, İsrail’den, Lübnan’dan, insanlık cürmünün işlendiği bölgelerden yayınlar yapıyor ve toplumu aydınlatıyor.Hem milletimizi aydınlatıyor hem de dünyaya bildiri veriyor.” diye konuştu.

Bakan Tunç, şunları kaydetti:

“Türk medyası Filistin konusunda da sahiden kıymetli bir imtihan vermiştir ve takdire şayandır bu hususta. Bilhassa Anadolu Ajansının topladığı kanıtlar, TRT’nin kaydettiği imajlar, özel televizyonlarımızın kaydettiği imgeler, bunlar hepsi birer ispat. Hem Memleketler arası Adalet Divanında Güney Afrika’nın başlatmış olduğu ve Türkiye’nin de müdahillik talebinde bulunduğu soykırım davasında kanıt olarak belgemize ek ettiğimiz çok kıymetli deliller var Anadolu Ajansından elde ettiğimiz, hem de Memleketler arası Ceza Mahkemesine sivil toplum kuruluşlarımızın yapmış oldukları müracaatta da bu deliller, bu kanıtlar nitekim çok değerli. Türkiye olarak, Türk medyası olarak bu manada Filistin’deki mazlumların hakkının korunması ve milletlerarası hukuk manasında o belgelere kanıt teşkil edecek, tarihe not düşecek çok değerli evrakları Türk medyası sağladı ve bu anlamda TRT, Anadolu Ajansı şehit verdi, kameramanı orada şehit edildi. Canları kıymetine gayret ettiler ve etmeye devam ediyorlar. Ben buradan Filistin’de şehit olan tüm mazlumları rahmetle anıyorum.”