SON DAKİKA: Çelik’ten ‘Terörsüz Türkiye’ açıklaması: ‘Bu ay yeni gelişmeler olabilir’
Son dakika haberleri… AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde bugün ağır gündem ile toplandı. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MKYK gündemine ait açıklamalarda bulundu.
AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde bugün ağır gündem ile toplandı.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MKYK gündemine ilişkin AK Parti Genel Merkezi‘nde basın toplantısı düzenledi.
AK Parti Sözcüsü ve Genel Lider Yardımcısı Ömer Çelik’in açıklamalarından satır başları şu biçimde:
Yerelden genele gerçek demokrasiyi güçlendirme, halkın iradesini güçlendirme, halk temelli olarak birtakım hizmetlerin yerine getirilmesi bakımından yol göstericidir. Bütün belediye liderlerimizle birlikte demokrasinin asli temelini oluşturan yerelden genele hakikat, vatandaşımızın soğuklarda, beldelerde, en kılcal damar diyebileceğimiz alanlarda görüşlerini, iradesini dinleyerek mahallî idarelerden genele yanlışsız bu formdaki siyasetimizi sürdürmeye devam edeceğiz. Bugün Papa hayatını kaybetti. Vatikan devletine ve bütün Hristiyanlara, Katolik alemine başsağlığı diliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ziyareti sırasında kendisini şahsen tanımıştık ve bilhassa yıllar önce ABD’nin büyük elçiliğini Kudüs’e taşıma konusunda verdiği karardan sonra ortaya koyduğu sağduyulu irade, Papa’nın bütün bu süreçlerde son derece istikrarlı ve güçlü iletilerinin, hakkaniyetli bildirilerinin bir örneğiydi. Tekrar son iletisi Gazze ile ilgili oldu. Papa son iletisi olan Gazze ile ilgili iletisinde şunu söylemişti, silahsız sivillerin, okulların, hastanelerin ve yardım çalışanlarının gaye alınması karşısında sessiz kalamayız. Bunlar maksat değil, nefes alan, onuru olan beşerler. Silahlar sussun, rehineler özgür bırakılsın, açlık çeken halka yardım ulaştırılsın, beşerler barış dolu bir gelecek istiyordu. Papa’nın son bildirisi Hristiyan alemine ve bütün insanlığa seslendiği son iletisi Gazze çerçevesinde bu derece hakkaniyetli ve gerçek bir bildiriydi. Ve artık televizyonlarda tartışılıyor kendi devrinde Hristiyanlık kanısı konusunda getirdiği yenilikler, yaptıkları kilise ile ilgili olarak kilisenin tarihi açısından yaptığı imza attığı işler. Bir defa daha Vatikan devletine, ailesine ve bütün Hristiyanlara, Katolik alemine bas sıhhati dileklerimizi iletiyoruz.
SIRRI SÜREYYE BAŞKAN’A GEÇMİŞ OLSUN MESAJI
Sırrı Süreyya Lider, pahalı dostumuz, arkadaşımız, uzun yıllardır tanıştığımız olan hem sanatçı hem de siyasetçi. Onun tabi bu geçirdiği rahatsızlıktan ötürü son derece üzgünüz. Doktor arkadaşlarımız, alanının en uygunu olan doktor arkadaşlarımız rahatsızlığıyla ilgili müdahaleyi yaptılar. Gerisinden da tedavi süreci en büyük bir hassasiyetle yürütülüyor. Biz Sırrı Bey ile uzun vakittir tanışırız. Çeşitli vesilelerle çeşitli mevzularda derinlemesine sohbetlerimiz olmuştur. İdeoloji konusunda, sanat konusunda, siyaset konusunda uzun yıllardır sohbetlerimizin olduğu bir arkadaşımız. Tabi onun rahatsızlığı aslında dokunduğu insanların, dokunduğu çevrelerin bir halde mağdur olmuş insanlara dokunmasının. Türkiye’de toplumsal birliğimizin, birliğimizin güçlenmesi, kardeşliğin güçlenmesi bakımından yapmaya çalıştıklarının herkesin hafızasında kesim modül nasıl yer ettiğini ve bunun nasıl takdir edildiğini gösterdi. Hastaneye gelenler, hastaneyi ziyaret edenler de aslında bu çoğunculuğu, bu Türkiye’nin farklı kısımlarından ortaya koyulan, ona olan bu sahiplenmeyi hem insan olarak, hem sanatçı olarak, hem siyasetçi olarak gösterdiler. Kendisine, arkadaşımıza, dostumuza acil şifalar diliyoruz.
Bu terörsüz Türkiye sürecine de büyük bir, güçlü bir formda sahipleniyordu. Hatta bu son vakitlerde, bilhassa terörsüz Türkiye sürecinin devam ettiği bu son vakitlerde, meclis çalışmaları bittiğinde bazen mesajlaşırdık ve bir yerde buluşurduk arkadaşlarımızla bir arada. Ve orada gece yarılarına kadar süren sohbetler olurdu. Orada bazen bu sıhhat durumu da sıra müddet yanında dostumuzun, arkadaşımızın gündeme gelirdi ve biz sıhhati konusunda hassas olması gerektiğini söylerdik. Tabiplerimiz, esasen ortak arkadaşlarımız, onları da nizamlı bir biçimde tedavi alması gerektiğini tabir ederdik. O da biraz onu sık kullandığı bir cümleydi. Ecel vefata manidir, şu işin sonucunu bir görelim, sıhhatimize daha çok kuvvetle asılırız kederi. Biz de işte bu işleri sonuca ulaştırmak için sağlıklı olmak gerektiğinden daima bahsettik. İnşallah, dua ediyoruz sayın annesine, kızı Ceren’e, kardeşlerine, bütün saraylarına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. İnşallah sıhhatine kavuşacak ve yeniden eski gücüyle, güler yüzlülüğüyle, bütün bu süreçlerde köprü kurma kabiliyetiyle, ne olursa olsun o umudu ayakta tutan ve bahse sahiplenen yaklaşımıyla, gülümsemesiyle ve herkese umut dağıtan yaklaşımıyla, inşallah onu en kısa vakitte tekrar birebir gücüyle, birebir gülümsemesiyle ve umuduyla ortamızda görmek, birebir çalışmalara devam ettiğini görmek istiyoruz. Dualarımız onunla. Hastanede, hastane dışında ortak dostumuz da olan doktor arkadaşlarımızın ne kadar yakından ilgilendiğini görüyoruz. Oradaki sıhhat çalışanlarına, doktorlarımıza, orada ilgilenen her kademeden sıhhat işçisine buradan teşekkürlerimizi ve şükranlarımızı sunuyoruz. Alışılmış bu vesileyle bir grup makûs, berbat tartışmalar, yaklaşımlar kelam konusu oldu. Bu hepimizi üzdü. Lakin bunların üzerinde durmaya gerek yok. Uygun şeyleri, düzgün yaklaşımları, kardeşliği, doğru sözleri öne çıkarmak lazım. Yanlışsız kelamlar üzerinden ve hakikat yaklaşımlar üzerinden. O yaklaşımı büyütmek lazım, doğru sözleri büyütmek lazım.
‘TÜRKİYE’Yİ HER ALANDA GÜÇLENDİRMİŞ HALE GETİRMEK İÇİN BU İRADEYİ BU HALDE SÜRDÜRMEYE DEVAM EDECEĞİZ’
Kem kelamı söyleyenleri kendileriyle baş başa bırakmak lazım. Bu rahatsızlığında da görüldü ki, çabucak hemen toplumun bütün kısımları, temelinde bu Terörsüz Türkiye sürecinin de sembol isimlerinden biri olduğu için, bu sürecin muvaffakiyete ulaşması için büyük bir çaba ve avucu içerisinde. Kuşkusuz Türkiye’de bu sorunların tarihine vakıfız ve çok uzun vakittir yapılan tartışmaları biliyoruz. Geçmişte birtakım uygulamalar sebebiyle, Kürt vatandaşlarımız üzerindeki red, inkar ve asimilasyon siyasetlerini hükümetlerimiz periyodunda büyük demokratik ıslahatlara imza atarak biz kaldırdık ve bütün bunun üzerindeki vesayetin kalkması için de çok riskli vakitlerde, çok karanlık vakitlerde tehditlere, siyasi suikast tehditlerine karşın bu yol Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürüdü. Geçmişte de değerli adımlar atıldı. Artık Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Bahçeli’nin ortaya koyduğu irade ve tarihi davetle birlikte yepisyeni bir sayfa açılmış durumda. Bilhassa de dünyanın içinden geçtiği kaos ortamı göz önüne alındığında, önümüzde toplumsal birliğimizi derinleştirmenin, demokrasimizin ölçeğini büyütmenin ve bölgenizdeki halklarla, yakın komşularımızdaki farklı halklarla daha çok dayanışma içerisinde olmanın ne kadar değerli olduğu herkes tarafından görülüyor. Etrafımızı daha çok kana bulamak isteyen, daha çok kaos çıkarmak isteyen, daha çok bölgede fitne siyaseti yoluyla kendi çıkarlarını garanti altına almak için bölge halklarına dönük olarak ayırt etmeksizin, herkesin başına bir ekip felaket senaryoları getirmek isteyen çok sayıda odağın faaliyet halinde olduğunu görüyoruz. Bütün bu odaklar karşısında Türkiye, bölge halklarına dönük olarak da Türkmenler, Araplar, Kürtler, Sünniler, Şiiler, Aleviler, Nusayirler, Ezidiler hangisi olursa olsun bütün halklara dönük olarak da, bütün etnik kümelere, bütün mezhep kümelerine dönük olarak da bu kardeşlik yaklaşımını ortaya koymak için bilhassa Sünni, Şii üzerinden bölgede Türk, Kürt, Türkmen ve Araplar ortasında fitne çıkarmaya çalışan değişik odakların faaliyetlerini çok yakinen görüyoruz. Devletimiz ve siyasi deneyimimiz bütün bu müktesebata sahiptir. Şimdiye kadar bu geçtiğimiz vakitler içerisinde tekraren bunlarla gayret ettik. Bölge halklarının başına felaket getirmeye çalışanlara karşı bu dirayetli duruşu gösterdik. Natürel ki terörsüz Türkiye gayesi öncelikle vatandaşlarımız ortasında, vatandaşlarımızın yararını alacak, geleceğimizin terör yoluyla esir alınmasına karşı, geleceğimiz üzerinde bir ekip ipotekler oluşturulmasına karşı Türkiye’nin artık bu sayfayı kapatması gerektiğinin ve önüne o terör probleminde kurtulmuş olarak ilerlemesi gerektiğinin en açık tabiridir. Ve bu halde bakacağız bu soruna. Nihayetinde farklı etnik kümeleri ortasında, ülkemizdeki farklı mezhep kümeleri ortasında, farklılıklar üzerinden değil, kaderdaşlık üzerinden, birebir mukadderatı paylaşmamız üzerinden, birebir tarihi paylaşmamız üzerinden, tarihdaşlık üzerinden, birebir vatanı paylaşmamız ve vatandaşlık üzerinden ve tıpkı ortak geleceği paylaşma iradesiyle birlik ve dirlik içerisinde demokrasimizin ölçeğini büyütmek, dış siyasetteki etkimizi büyütmek ve Türkiye’yi her alanda, kültürel alandan, savunma alanına kadar her alanda bağışıklık sistemini daha da güçlendirmiş hale getirmek için bu iradeyi bu halde sürdürmeye devam edeceğiz.
İSRAİL’E TEPKİ
İnşallah yakın vakitte bir grup gelişmelerle birlikte terörsüz Türkiye sürecinin gerçek amaçlara, gerçek vakitlerde hem ülkemizin faydasını olacak biçimde, hem vatandaşlarımızın ortak gelecek idealliğine katkı sağlayacak formda, hem de barışına katkı sağlayacak formda hayata geçeceğini daima birlikte göreceğiz. Tabi etrafımıza baktığımızda kuzeyde dördüncü yılına giren kuzeyimizde Rusya-Ukrayna savaşı, güneyimizde Esad rejiminin devrilmesinden sonra Suriye halkının ihtilaline sahip çıkarak istikrarı ve müreffeh bir geleceği kurma konusundaki iradesi ancak bununla ilgili olarak yaşadığı zorluklar ve tekrar Suriye’nin içinde, işte Lübnan’da, Suriye’nin içinde, öteki alanlarda İsrail’in Netanyahu hükümetinin yaptığı operasyonların ortaya çıkardığı istikrarsızlaştırıcı tablo ve tabi tüm insanlık için ağır bir trajedi olan Gazze’deki soykırımın narası her gün daha da ağırlaşarak devam ediyor olması, en son lider Trump’ın getirdiği yeni gümrük tanımlarıyla birlikte dünyadaki güç istikrarının ve bilinen ittifakların sarsılmaya ve değişmeye başladığının net bir halde görülmesi, bütün tariflerin yine ele alınacağı, bütün güç istikrarlarının tekrar ele alınacağı, hem tariflerin hem güç istikrarlarının hem ittifakların hem de önümüzdeki periyoda dönük stratejik perspektiflerin tekrar tanımlanacağı, tekrar şekilleneceği bir periyoda girdiğimizi gösteriyor. Bu çerçevede de Türkiye bütün bu tablonun tabi ki merkezinde yer almaktadır ve Türkiye bütün bu tablonun merkezinde yer alırken en büyük gücü, en büyük gücü vatandaşlarımızın birliği ve dirliğidir, demokrasimizin gücüdür, cumhuriyetimizin gücüdür ve şimdiye kadar bölge halklarıyla barış temelinde kurduğumuz ilgidir.
‘DÜNYADA YENİ SİSTEM ARAYIŞI VAR’
Dünyada yeni sistem arayışı devam ederken hepiniz takip ediyorsunuz, geçmişten birçok çerçeve, birçok tarihi periyot çağrılarak bugün anlamlandırılmaya ve geleceğe dönük olarak bir grup varsayımlar ve perspektifler oluşturulmaya çalışılıyor. Yani çok sık bir biçimde artık tekrar duyuyoruz bildiğimiz şeyleri. Örneğin 1814 Viyana Kongresi’ni çok sık duymaya başladık. 1945 Malta Konferansı’nı çok sık duymaya başladık. Bunları tahlil ederek gelecek perspektifi çıkarmaya çalışan siyasetçilerin, tahlillerin, analistlerin değerlendirmelerini çok sık duyuyoruz. Burada güç istikrarı nasıl şekillenecek ve tabi Türkiye kelam konusu olduğunda da önümüzdeki devirde Türkiye ne yapacak diye çok ağır tartışmalar var. Burada tabi Türkiye’nin zihninin berrak olduğunu, Türkiye’nin devlet ajandasının ve devlet aklının berrak bir biçimde çalıştığını, kendi gündemine hakim olduğunu, kendi ajandasına hakim olduğunu net bir halde söyleyebiliriz. Bu terörsüz Türkiye’nin, tabi ki Türkiye’nin terörden kurtulmasıyla ilgili olarak Türkiye’nin demokratik ölçeğinin büyümesi, Türkiye’deki siyasetin ölçeğinin büyümesi açısından, Türkiye’de siyasetin yeni ufuklara ulaşması açısından da kıymetli bir tarafı var. Kuşkusuz devletimizin niteliklerinden, cumhuriyetimizden, demokrasimizden bir taviz kelam konusu olmaksızın, devletimizin nitelikleri ve milletimizin tarifi konusunda rastgele bir tartışma, müzakere, pazarlık, haller süreci kelam konusu olmaksızın, ortak gelecek ülküsünü, ortak vatan ülküsünü, ortak kıymetler mefkuresini daha da güçlendirecek halde bütün bu süreçler önümüzdeki devirde yürütülecek. Bunun dışarıya yansımasına baktığımızda da, bak söylediğim güç istikrarının tekrar formlandığı bir ortamda herkes bölge halklarına yeni felaketler üretirken, bir tek Türkiye’nin bölge halkları ortasında daha çok dayanışma, daha çok birliktelik, daha çok dirlik, daha çok birlik, ortak refah üretme konusundaki iradesinin müspet olarak ayrıştığını ve bunun herkes tarafından takdir edildiğini görüyoruz. O sebeple Türkiye’nin bu müstakil, bu daima hakikat okuyan çeşitli kümeleşmelerin gerisine körü körüne takılmayan iradesi sayesinde önümüzdeki devirde dünya güç sistemi nasıl şekillenecek sorusu çabucak gerisinden Türkiye önümüzdeki periyotta ne yapacak sorusuyla ilişkili olarak sorulmaktadır. Kuşkusuz Türkiye’nin buradaki kapasitesi, devlet aklıyla, sabırla bütün bu problemleri güzel bir formda kıymetlendirerek ancak gerektiğinde süratli ve tesirli adımlar atarak sonuçlara ulaşacaktır.
UYUŞTURUCUYLA MÜCADELE
Evet arkadaşlar, vatandaşlarımızın karşılaştığımızda, konuştuğumuzda, kendileriyle temas ettiğimizde çeşitli yerlerden en çok üzerinde durduğu mevzulardan bir tanesi, bilhassa bu zehir tacirlerine çocuklarımızı, gençlerimizi uyuşturucuya bulaştırmaya çalışanlara karşı tesirli önlemlerin sürdürülmesi gerektiği formundadır. En son biliyorsunuz çok büyük bir operasyon gerçekleşti, İçişleri Bakanlığımız Narkokapan isimli bir operasyonu hayata geçirdi. Burada yedi yüze yakın uyuşturucu taciri gözaltına alındı. Burada doğal yüksek kapasiteli teknik takip ve olağan İHA’ların da kullanıldığı bir çerçevede çocuklarımıza dönük olarak kötülük üretmeye çalışan bu zehir tacilerine karşı tesirli bir operasyonla imza atılmış oldu. İçişleri Bakanlığımız ve Adalet Bakanlığımızın uyumu burada bu zehir tacirlerinin toplum gündeminden çıkarılması konusunda tesirli sonuçlar üretti ve üretmeye devam ediyor. Emeği geçen herkese buradan teşekkür ediyoruz. Vatandaşlarımızın bize dönük bu çerçevedeki uyarlarını her vakit aklımızda tuttuğumuzu ve bu sıkıntıyı en yakın formda takip etmeye devam edeceğimizi söz ediyoruz. Bugün sizlerle paylaşacaklarım bunlar arkadaşlar.
NORMAL DOĞUM KAMPANYASI
Değerli arkadaşlar, bu olağan doğum hususuyla ilgili olarak burada düşünülen şey tabi ki annenin ve çocuğun, bebeğin sıhhatini düşünme ve bu çerçevede bir yaklaşım geliştirme hususundadır. Yoksa kimilerinin sav ettiği üzere bayanlara dönük bir dayatma ya da bayanlarla doğum alakasına dönük olarak bir dışarıdan müdahale yahut bir dayatma gibisinden kıymetlendirilmesi yanlışsız değil. Nihayetinde tabiplerin değerlendireceği bir husus, burada bu çok uzun vakittir tartışılan, dünyada da tartışılan bir husus. Buradaki temel yaklaşım hem annenin sıhhatini düşünerek hem bebeğin sıhhatini düşünerek gereksiz, gerekli olmayan cerrahi müdahalelerin olmaması gerektiği konusunda bir hassasiyet geliştirmekle ilgilidir. Yoksa bayanlarımıza dönük bir dayatma ya da onların tercihlerine dönük bir müdahale üzere algılanması, bunun birtakım politikler tarafından bu türlü sunulmaya çalışılması yanlışsız değil. Yani biz burada bütün annelere, bütün anne adaylarına en yüksek hassasiyetle bir kez daha hürmetlerimizi iletiyoruz. Bu hususta rastgele bir yanlış değerlendirilme olmamasında çok büyük bir hassasiyetle dilek ederiz. Biz bayanların rastgele bir formda bir tercihine ya da hayat usullerine bir dayatma ya da bir müdahale üzere algılanmasını da istek etmeyiz. Burada birçok yerde de duyuyoruz, gerekli olmayan vakitlerde indikasyon üretecek formda bir kadro tıbbi müdahaleler yapılıyor. Aslında bu tıbbi de olmuyor, gayri tıbbi bir müdahale olmuş oluyor. Tabi ki annenin sıhhati kelam mevzusuysa, bebeğin sıhhati kelam mevzusuysa doktor kararıyla bu işlemlere uygun yol her vakit mümkündür. Tabi ki bunların yapılması kelam konusu olacaktır. Burada kıymetli olan annenin ve bebeğin sıhhatinin korunmasıdır. Onun dışında ise gereksiz cerrahi müdahale olmasın, gereksiz bir halde öbür sonuçlar doğuracak bir şey olmasın diye, bu olağan doğum konusunda farkındalık üretmek ve hassasiyet üretmek için bu cümleler kuruluyor ve bu yaklaşımlar üretiliyor, bu kampanyalar yapılıyor. Burada bizim için temel olan tabi ki annenin ve bebeğin sıhhatinin korunması ve hiçbir vatandaşımıza dönük olarak gerekli olmayan bir cerrahi sürecin kelam konusu olmamasıdır.
Onun dışında bayanlara dayatma yapılıyor ya da işte müdahale ediyor gibisinden yaklaşımlar hakikat değildir. Bu türlü bir şey de kelam konusu değildir. Bizim temel yaklaşımımız hakikat tıbbi yaklaşımla annenin ve bebeğinin sıhhatini korunacak halde bu şeyin hassasiyetin, farkındalığın yaygınlaşmasıdır. İkinci bahis bahsettiğiniz mitingle ilgili. Tabi Cumhuriyet Halk Partisi’nin mitingi bizi ilgilendiren bir tarafı yok lakin çeşitli sizin söylediğiniz şeylerden ben de duydum. Tahminen arkadaşlarımızla çeşitli haberlere giriyoruz. Onun bir ehemmiyeti de yok bizim açımızdan. Sonuç olarak günün sonuna geliniyor. CHP’li siyasetçiler ya da CHP’li bir ekip yayın organları bile sonuçta geliyor. CHP’nin yaptığı bir mitingin başarılı olup olmadığını AK Parti’nin geçmişte tıpkı yerde yaptığı mitinglerle mukayese ediyor. Demek ki burada ölçü AK Parti’dir. AK Parti’nin yaptığı mitingdir. Biz meydanların partisiyiz, biz kitlelerin partisiyiz. Bu açıdan bakıldığında bizim rastgele bir şekilde kitlelerin partisi, meydanların partisi, büyük demokrasi yürüyüşlerinin, büyük demokrasi buluşmalarının seçimlerindeki büyük demokratik başarılarının partisi olarak Türkiye’nin en kıymetli referansı olmaya devam ediyoruz. Maalesef partilerin yaptığı mitingleri bile AK Parti’nin Cumhur İttifakı’ndan yaptığı mitinglerle mukayese etme gereksinimi hissediyorlar.
‘BU AY YENİ GELİŞME OLABİLİR’
İnşallah bu ay içerisinde bu sürecin muhakkak bir etaba geldiği bir kadro gelişmeler olabilir. Tabi bu süreçlerin belirli bir takvimi yok biliyorsunuz. Aşikâr şeylerin olgunlaşmasıyla birlikte bu gündeme geliyor. Tabi bütün bu ziyaret trafiği, bütün bu siyasi partiler ortasındaki ziyaret trafiği dahil olmak üzere bütün bunlar şununla ilgilidir. Sonuçta Türkiye bu terörsüz Türkiye gayesine ulaşsın. Terör örgütünün İmralı’dan yapılan davetten sonra kongresini toplaması ve kendisini feshetmesi bir dönüm noktası olacaktır. Silahların bırakılması bu çerçevede bir dönüm noktası olacaktır. Biraz önce konuşmam sırasında çizdiğim çerçeve bakımından da bu herkes için bölgeyi terör üzerinden istikrarsızlaştırmak isteyenlerin aleyhine, fakat bölgede daha çok dayanışma, daha çok kardeşlik isteyenlerin, Türkiye’nin içinde birlik ve dirliğin pekişmesini isteyenlerin ve yakın coğrafyamızda bahsettiğim kardeşliğin dayanışmanın güçlenmesini isteyenlerin de lehine bir durum ortaya çıkaracaktır. Biz süreci yakın bir biçimde takip ediyoruz. Partimizde Cumhurbaşkanımızın, Genel Liderimizin talimatıyla bu terörsüz Türkiye sürecinin yakından takip edilmesi ve bunun siyasi olarak yanlışsız bir formda pozisyonlandırılması için kurulmuş bir heyet var. Bu heyet söyleyebilirim ki çabucak hemen gün çok toplantı yaparak bu süreci yakından takip ediyor. Dediğim üzere buna Türkiye’nin hem kendi Türkiye açısından hem de bölgedeki dayanışma ve bölgedeki felaket senaryolarının engellenmesi açısından stratejik bir kazanım olarak kıymetlendiriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Bahçeli’nin ortaya koyduğu irade bunu güçlü bir biçimde sahiplenmektedir. Bu Dem Parti’nin yaptığı ziyaretler çerçevesinde de burada bütün görüşler açık bir biçimde konuşulmuştur. Buna da yanlışsız siyaset üretmek lazım. Biraz önce arkadaşımızın sorduğu olağan doğum sorunundan işte bu sürece kadar birçok alanda maalesef palavra siyaseti diyebileceğimiz bir kadro işlere imza atılıyor. Buradaki temel problem esasen Türkiye’nin içerisinde uzun vakittir demokrasinin ölçeğini büyüterek rastgele bir halde etnik temelli olarak oluşturulmaya çalışılan bütün sorunların önüne geçilmesi bizim yaklaşımımız baştan beri bu formdadır. Yani burada iki tane nokta vardır. Bir tanesi kültürel sorunların yani gerek etnik alanda gerek mezhebi alanda gerek kimlik alanındaki kültürel sorunların tahlili tek tek tekil bir halde problemlerin ele alınması değil daha yüksek bir perspektiften demokrasinin ölçeğinin büyütülmesi çerçevesindedir.
Bunun da etnik ya da mezhebi ya da kimlikçi birtakım referanslarla değil, demokratik standartların yükseltilmesiyle, yani ıslahat siyasetiyle yapılması lazım. Bölge açısından baktığımızda ise terör örgütlerinin birtakım odaklar tarafından bölgeyi istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerine karşı terör örgütlerinin denklemden çıkarılması ve bölge halkları ortasındaki dayanışmanın daha kuvvetli hale getirilmesi. Kelam konusu olduğunda, bölgeyi istikrarsızlaştırmaya, yakın bölgenizi istikrarsızlaştırmaya çalışan odakların faaliyetleri de tabansız kalacaktır.
BÜLENT ARINÇ’IN DEĞERLENDİRMELERİ
Tabi artık bu Bülent Bey’in değerlendirmeleri yapıldığında şöyle bir tartışma çıkıyor. Yani bu görüşlerin AK Parti’yi yansıtan tarafı var mı yok mu? AK Parti kurulduğundan beri AK Parti ismine, MYK, MKYK ismine, Genel Liderimiz ismine kimlerin açıklama yapabileceği aşikâr. Münasebetiyle oradaki söylenen kelamlara tek tek girmeyeceğim. Zira orada Bülent Bey’in bahsettiği bahislerle ilgili bizim görüşlerimiz belirli. Tabi ki o açıklamaların büyük bir kısmıyla ortada bir tenaküz olduğu uyuşulmadığı da ortada. Ancak sonuç olarak Bülent Bey’in söyledikleri AK Parti’yi temsil eden, AK Parti’nin kurumlarını temsil eden bir görüş değil. AK Parti’nin kurumlarını temsil kapasitesi olan bir görüş değil. Bu Bülent Bey’in ferdî görüşleri. Hasebiyle o değerlendirmeyi kendisine sormak gerekir. Bu halde bedellendirilen görüşlerin AK Parti’nin kurumsal görüşleriyle hiçbir ilgisi yoktur.
